Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Uluslararası medya cinsiyetçi anlamları yayıyor; kadınları ve cinselliği metalaştırıyor; kadın emeğini ve cinselliğini küresel pazarın tüketim nesneleri haline getiriyor.
Tüketim toplumunda birey, var oluşunu tarihte ilk kez sınıfsal, ırksal veya cinsiyete dayalı ön kabullerden azade bir şekilde tüm toplumu tek bir eylem pratiği etrafında yığına dönüştüren evrensel bir avuntu içine hapsetmiştir. Mağazalar ve AVM'ler içinde kent hayatının tüketim odaklı hayat tarzına eklemlenen birey, yeni medya teknolojileri ile de yerel bir dünyadan evrensel bir ağa bağlanmıştır. Bu açıdan tüketim toplumunda "I shop, therefore I am" (alışveriş yapıyorum, öyleyse varım) mottosu var olmayı hazcı bir tüketimle özdeş hale getirmiştir.
Sayfa 37 - Çizgi KitabeviKitabı okudu
Reklam
O, artık, diğerlerinin bakışında var olmakta ve yaşamaktadır; diğerleri için giyinmekte, diğerleri kıskansın ya da hayranlık duysun diye satın almakta, diğerleri daha çok saygı duysun diye inanılmaz bir lüks ve bolluk içinde boş zaman geçirme üzerine kurulu bir etkinlikler bütünü içinde eline ne geçerse harcamaktadır. Varlığın hesapsızca harcanmasıyla ortaya çıkan bu kurmaca saygınlıktan, herhangi bir toplumsal ya da kültürel fayda ummak olanaksızdır; aksine, sahip olduğu zenginlikleri hesapsızça saçıp savuran kişi, kendisiyle aynı ölçüde zengin olmayan kişilerin, daha ziyade, saygıyla karışık nefretini kazanmaktadır.
Sayfa 136Kitabı okudu
Sistem, üretim yapmak ve bireylerin çoğunluğunu işsizliğe mahkûm eden aşırı üretimin krizlerinden sakınmak için tüketmekten başka seçeneği olmayan kendi tatminsiz kitlesini yaratmak zorundadır.
Sayfa 118Kitabı okudu
Nesneler sadece rahatımıza ve alışkanlıklarımıza müdahale etmekle kalmazlar, onlar aynı zamanda dünyanın ve bizlerin temsil biçimlerine kavuşmamızın da ayrıcalıklı bir aracını sunarlar bize. Nesneler, sadece duyumsal varlığımızın ve hareket organlarımızın bir uzantısı değildir. Onlar temel olarak ruhumuzun da bir uzantısıdır.
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
tüketmek, özellikle sınıfsal kategoriler keskinleşirken sadece aldatıcı bir mutluluk sunar, ama asla hayal kırıklıklarını ve yoksunlukları gizlemeye yeterli değildir. Bu bakımdan, "bürokratik olarak yönlendirilmiş bir tüketim toplumu", işçi sınıfının gerek üretim alanında gerekse de tüketim pratikleri açısından sömürüldüklerinin farkına kolayca varamadıkları bir sistem olma özelliğini taşımanın yanında, sınırsız imge ve göstergeler arasında sıkışıp kalmış bir sınıf bilinci deformasyonu görünümü de sunmaktadır.
Adorno'nun da deyimiyle, her fırsatta engellenmiş bir bilince, Aydınlanma karşıtlığına ve kollektif uyumluluğa işaret eden kültür endüstrisinde kitleler her zaman ikinci konumda olup sadece "makinenin bir eklentisidir. Tüketici de, kültür endüstrisinin bizi inandırmak istediğinin tersine kral değildir; kültür endüstrisinin öznesi değil, nesnesidir." Kültür endüstrisinin tipik ürünü olan nesneleşmiş birey, sürekli bir varolma yanılsaması içinde yaşamını sürdürürken, aynı zamanda yaşamı tarihsel niteliğiyle duyumsama yoksunu birisi olarak "bugüne hâkim olan ruhun bir ânı"na tanıklık eder.
tüketicinin amaçlanan statüsü, kendisine sunulanla asla yetinmeyen, yaşam standartlarını ve düzeyini yükseltmek ve etrafında belli bir saygınlık elde edebilmek için tüketimci pratiği araçsallaştırmasını vaaz eden bir statüdür. Dahası, pazarlamaya dönük endüstrinin bireye sunduğu yegâne meşru statü de budur.
artık, 'aşk' sözcüğü insanla otomobili arasındaki ilişkiyi tanımlarken, 'devrim'den yeni bir deterjanın mutfaktaki faydaları anlaşılmakta, 'mutluluk' ise sosis yemenin verdiği bir duyguyu ifade etmektedir. Öte yandan bu kültür vaat ettiği bolluk ve zenginliğe karşın,sömürünün, açlık ve sefaletin, savaşın, küresel düzeyde yaygınlaşan eşitsizliğin vebalini de üstünde taşımaktadır.
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.